Vurun Ulan Vurun, Ben Kolay Ölmem!


Ahmed Arif’in şiirlerini çok severim, hele de kendi sesinden dinlemeyi. En çok da “Anadolu” şiirini severim. Bunun yanına “Otuzüç Kurşun” başlıklı şiirini de eklemeliyim. Hele de yakın geçmişten bugüne bütün bir millet olarak maruz kaldığımız alçakça saldırıları düşündükçe şu mısraları özellikle zikretmeliyim:

Vurun ulan, vurun; ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm, karnımda sözüm var haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde, üç de kardaşını,
Üç nazlı selvi, ömrüne doymamış üç dağ parçası.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden,
Kirve, hısım, dağların çocukları,
Fransız Kuşatmasına karşı koyanda…

Üstadın ilk dizesi, içinden geçtiğimiz şu zor zamanlarda milletimizin metanetli duruşuna tercüman olsa gerek. Bu topraklarda yaklaşık bin yıldır Türk milletine vuran vurana; ama millet hâlâ dimdik ayakta… Ne var ki bu asil millet haricî düşmanlardan çok, kısıtlı ve sınırlı imkânlarla koynunda besleyip büyüttüğü yılanlar ve çıyanlardan muzdarip. İşbu habis yılanların sonuncusu, Devlet Bahçeli’nin ifadesiyle, “âlim ve hoca görünümlü bir terörist, iblise ruhunu satan bir vaiz” müsveddesi ve insan demeye bin şahit isteyen müptezel ekürisi ve avanesi…

Çiğ süt emmiş insanoğlunun alçaklık kapasitesi o kadar geniş ki istiap haddi henüz bilinmiyor ve kimi alçaklıklara dağ taş bile dayanmıyor. Bir taraftan FETÖ, bir taraftan PKK, diğer bir taraftan DAEŞ’in Türk devletine ve milletine karşı ardı arkası kesilmeyen alçakça saldırıları, “Vurun ulan vurun, ben kolay ölmem” dizesini hatırlatıyor. Birkaç gün önce Türkiye’yi ziyaret eden ve her hâliyle sahtekârlığın resmini çizen ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın özellikle Gülen alçağının Türkiye’ye iadesi meselesiyle ilgili sözleri ise yine Ahmed Arif’in, “Ay Karanlık” şiirindeki, “Dört yanım puşt zulası, dost yüzlü, dost gülücüklü, cigaramdan yanar, alnım öperler; suskun, hayın, çıyansı, dört bir yanım puşt zulası…” dizelerini hatırlatıyor.

Gerek Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tehditlere pabuç bırakmamanın ifadesi olarak sıkça tekrar ettiği, “Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık” sözünden, gerek Devlet Bahçeli’nin Yenikapı mitingindeki, “Türkiye tüm güzellik ve görkemiyle yeni bir sefere Yenikapı’dan başlamaktadır; Türk milleti kaderine sahip çıkmaktadır” sözünden, gerekse Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün Artvin yolunda yaşadığı suikast teşebbüsüne, “Bir canımız var, Allah’ın verdiği bir can; o da bu vatana feda olsun” diye tepki vermesinden de anlaşılacağı üzere bu millet hiçbir kahpelik ve kalleşliğe yenik düşmeyecektir. Başka bir ifadeyle, Türk milleti 15 Temmuz darbe teşebbüsünde ortaya koyduğu asil duruşu ve birliktelik şuurunu muhafaza ettikçe hiç kimse Türkiye’yi terör, tedhiş, darbe gibi yollarla terbiye edemeyecektir.

Bütün bu ifadelerimiz su katılmamış hamaset ve hamiyete hamledilebilir. Evet, bal gibi hamaset, bal gibi de hamiyettir. Çünkü ben bu topraklarda dünyaya geldim; Anadolu’yu ata yurdu, anavatan bildim; yemyeşil Giresun’u canım gibi sevdim. Yine ben bu devletin imkânlarıyla yetiştim. Hâl böyleyken, bir insanın yurdunu, milletini, devletini koruma gayreti hamasi retorik yargısıyla burun kıvrılacak bir şey midir? Ezcümle, mademki Ahmed Arif’in bir şiiriyle başladık, yine onun bir şiiriyle, Anadolu şiirindeki şu dizelerle bitirelim:

Öyle yıkma kendini, öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol, içerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne, üstüne; tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile, dayan iş ile, tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile, dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım, namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım, oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden, gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?

1 yorum:

  1. Sayin Öztürk Hocamız, kaleminize yureginize saglik. Sizin gibi sahsyetlere her alanda ihtiyac var. Umidimiz guzel dusunen hisseden gorusu temiz pak bir ulke ve dunya.. İnsallah ulasiriz aydinliklara hepbirlikte.

    YanıtlaSil