Kur'an Tarihi


Yaklaşık bir hafta kadar önce Kur’an Tarihi başlıklı kitap çalışmasını tamamladım; ama çalışmayı tamamlayıp Ankara Okulu’na gönderdiğim gün itibarıyla beynimin ve zihnimin tükendiği duygusuna kapıldım. Çünkü konu hem karmaşık hem de muhataralı; dolayısıyla çok yorucu ve yıpratıcı... Erken dönem İslâmî kaynaklardaki rivayet temelli bilgi malzemesi çok görünmesine rağmen maalesef az, yetersiz ve üstelik karmakarışık... Kur’an tarihi alanında çalışmayı zorlaştıran başlıca sorunlardan biri, kaynaklardaki rivayetlerin nüzul dönemi ve akabindeki tarihî vakayı tasvir eden bilgiler mi içerdiği yoksa geriye doğru mümkün mertebe sorunsuz bir tarih kurgusuna mı hizmet ettiği hususunda karar vermenin pek kolay olmamasıdır.

Öte yandan, uzak geçmişte Bâkıllânî’nin “Râfızîler” (Râfıza/Revâfız) diye nitelendirdiği Şiî-Bâtınî çevrelerin, yakın geçmişte Theodor Nöldeke gibi bazı müsteşriklerin Kur’an tarihindeki boşluklarla ilgili iddia ve itirazları hâlâ ikna edici cevaplar beklemektedir. Muhammed Hamidullah, M. Mustafa el-A’zamî, M. Salim Muhaysın, Abdussabûr Şâhîn gibi birçok Müslüman araştırmacının bu alandaki çalışmaları ise hem nicelik hem nitelik olarak yetersizdir. Üstelik birçok çalışmadaki muhteva bir önceki sayfada söylenen şeyin bir sonraki sayfada reddedilmesi şeklinde kendini göstermektedir. Yine bu çalışmaların birçoğu bugünden kalkarak geriye doğru tarih kurma çabasının ürünü gibi görünmektedir. 

***

Bir taraftan Hz. Peygamber’in sayıca kabarık bir kâtiplik sekreteryası oluşturup Kur’an’ın tümünü sistematik şekilde yazıyla tespit ettirdiğini, bununla da kalmayıp vahiy kâtiplerine, “Bu ayeti şu sûrenin şurasına yerleştirin” diye talimat verdiğini söylemek, diğer taraftan da nüzul dönemini müteakiben Kur’an’ın cem’i meselesi gündeme geldiğinde Halife Hz. Ebû Bekr’in bu konuda güç bela ikna olduğuna, üstelik aylarca süren cem faaliyeti sırasında ayetler ve sûreleri mürettep halde bulmak şöyle dursun, Mescid-i Nebevî’nin kapısında vaziyet alınıp, “Kimin yanında yazılı bir ayet varsa, iki şahitle birlikte getirsin” diye ilanda bulunulduğuna dair bir dizi rivayet nakletmek fikrî muhakeme kabiliyetine sahip her bir insanın gözünden kaçmayacak kadar iri bir çelişki olsa gerektir.
Klasik kaynaklardaki bilgilerin problemli olmasından dolayı vahyin metinleşme tarihindeki tüm müphemlikleri izale edecek bir eser telifinin bugünden sonra da güçlü bir ihtimal olmadığı söylenebilir. Bu alanda telif edilecek nitelikli bir eserin bugüne kadar okuduğumuz kitaplardaki Kur’an tarihinin muahhar dönemlerden ilk döneme doğru bir inşa faaliyetinin ürünü olduğunu belgelemekten fazla bir katkı sunması da pek mümkün olmayabilir. Ancak yine de böyle bir eser ciddi sorunlarla yüzleşme hususunda bizi daha özgüvenli kılabilir.

***

Kur’an tarihi alanında problemleri görmezden gelmek yerine her türlü problemle yüzleşmekten çekinmemek gerekir. Çünkü bizim Kur’an’a sadakatimiz vahyin metinleşme tarihindeki müphemliklerin tümden giderilmesi şartına bağlı değildir. Müslüman olmamızın nirengi noktası ise imanımız, yani Hz. Peygamber’e itimadımızdır. Kur’an tarihiyle ilgili tüm sorunlarla yüzleşmek ve imkân elverdiği ölçüde bunları çözmek düşüncesinden hareketle ortaya çıkan çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, Kur’an vahyinin metinleşme süreciyle, ikinci bölüm Kur’an’ın mushaf tertibiyle, üçüncü bölüm ise nüzul tertibi ve gelenekteki muhtelif nüzul tertibi listeleriyle alakalıdır. Üçüncü bölüm, değerli öğrencim ve meslektaşım Yrd. Doç. Dr. Hadiye Ünsal tarafından kaleme alındığından, çalışmamız çift yazarlıdır.

Prof. Dr. Mustafa Öztürk - 26 Kasım 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder